3 Mart 2014 Pazartesi

Allah Çarpsın Montaj

Malum "anlamadım babacığım" kasetinin montaj olup olmadığını tartışmadan önce dikkat edilmesi gereken adımlar:
1) Karşınızdaki "devlet" kavramını nasıl algılıyor; daha doğrusu devleti bir kavram olarak algılama çabasına hiç girişmiş mi, öğrenmeye çalışın. Ancak toplum sözleşmesi gibi teferruatlara girip kafa karıştırmayın.
2) Montajın ne demek olduğunu sorun. Montaj ve dublaj arasındaki farkı bilip bilmediğini öğrenmeye çalışın. Çünkü "bu montajdır" diyen başbakanı, "o sabah o telefonu yapar mı başbakan aklın alıyor mu yea" diye savunarak konudan sapabiliyorlar.
3) Muhtemelen sizin ne kadar cahil, bilemez, "bu numaraları" yiyen, aciz biri olduğunuza yönelik cümleler kuracaktır. O noktada "tut ki bu görüşme montaj değil, yine ak parti'ye oy vermeyecek misin?" sorusunu yöneltin. Yüksek ihtimal "vereceğim tabii ki" diyecektir. Benim karşıma "vermem" diyen çıkmadı. Ha oldu da vermem dedi, o zaman tartışmayı sabrınızın yettiğince devam ettirin.
Peki, bu kaset neden montaj değil? Bilimsel verileri ele aldığımız zaman montaj olmadığını gördük, ancak bu karşı tarafı ikna etmedi. Geçen yazımda da belirttiğim gibi, bilimsel verilerin hiç önem taşımadığı bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Örneğin "bakın şu şirket montajdır demiş, hem de Amerikan şirketi" dedikleri şirket "shame on you!(utanın)" açıklaması yaptıktan sonra ve kasetin montaj olmadığını söyledikten sonra, montaj diyen tayfada bir değişim yaşanmadı.
Yine ses kurgu ödülü almış adam çıkıp "eğer bu montajsa, tüm ödüllerimi bu montajı yapana veririm, montaj olması mümkün değil" dedikten sonra da, yaprak bile kımıldamadı zihinlerde.
Başbakanın hırsızlıklarını da ele alamayacağımıza göre, "böyle savunma olmaz" diyerek kasetin montaj olmadığını anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira bugün bir arkadaşım yine "montaj olduğunu kanıtlanmış, gördün mü" dedi. Ben de kendisine "evet, elbette. şüphen mi vardı?" cevabını verdim.

1) Kayıtta hiç "1 milyar dolar" geçmemesine rağmen, 1 milyar doların kaç kg olduğunu, kaç bagaja sığacağını, "sen hayatında hiç 1 milyar gördün mü" gibi savunmalar yapılıyor ve bu savunmalardan kasetin montaj olduğu sonucuna varılmamız isteniyor.
2) Bilal Erdoğan'ın Harvard'da okuduğu ve o kadar da saf olamayacağı söyleniyor.
3) Defalarca aksinin kanıtlanmasına rağmen "o saatte konuşma yapıyordu" deniyor. 
4) Yine aksinin kanıtlanmasına rağmen Sümeyye'nin Konya'da olduğu söyleniyor. (2012 şeb-i arus'unda oradaydı, 2013'te orada değildi.)
Şimdi...
Sürekli "velev ki montaj değil" diyordum. Bu sefer "velev ki montaj" diyorum...
1) Başbakan neden "kriptolu ulan o telefon, neyi dinliyorsun?" demedi de, "kriptolu telefonları bile dinlemişler!" dedi? Hem de kasetin çıkmasından 1 gün sonra...
2) Devlet bir aygıttır. Bu aygıt istese, 10 dakika içinde gerekli raporu kamuoyuna sunar, kasetin montaj olduğunu kanıtlardı. Ancak bunun yerine TÜBİTAK'ı tekrar düzenlemeyi tercih etti ve "alçakça" yorumunda bulunmak ile yetindi. 
3) O saatte Bilal'in nerede olduğu, Başbakan'ın nerede olduğu sinyallere bakılarak tespit edilebilir. İnatla bu yola da gitmiyor devlet, Yazıcıoğlu cinayetinde olduğu gibi işleri ağırdan almayı mı tercih ediyorlar acaba?
4) Bilim Bakanımız talihsizce bir açıklama yapıyor ve "kanıtlamaya gerek yok, ben montaj olduğunu hissettim" diyor. Yaptığı duble yolu, camiiyi, dış cepheyi bile belgelerle; açılışlarla; reklamlarla gözümüze gözümüze sokan devlet; bu konuda neden böylesine uyuşuk?
5) Konuşmayı yayımlayanlara ve özellikle Kılıçdaroğlu'na dava hala açılmadı. Tazminatlardan aldığı paralar ile övünen Başbakan, böylesine önemli bir mevzuda niçin Kılıçdaroğlu'na dava açamıyor?

Daha da sayabilirsiniz madde... Montaj olmadığına dair çok sayıda kanıt ve görüş bildirebilir. Ancak gelin görün ki, montaj olmadığına dair ancak 1 milyar doların kaç kilo geldiği ve "Allah çarpsın montaj" demekten başka bir şey gelmiyor ellerinden.
Gerçeği görmek de vatandaşın vicdanına ve zeka düzeyine kalıyor...