15 Eylül 2013 Pazar

Mahallemizdeki İrlandalılar

Şuur kaybı yaşatan tek nesne uyuşturucular değildir. Ve hatta, kapitalizmin yarattığı tüm sabun köpüğü değerler; kısa vadede vakit geçirmek, uzun vadede şuur kaybı yaşatmaya hizmet etmektedir.
Bahsettiğim şuur kaybı, bir dava yolunda yaşanan şuur kaybıdır. Dakikaların hiç çaktırmadan geçmesi, klişe haline gelmiş "(aslında) ihtiyacımız olmayan şeyler" sınıfını besleyerek, şuur kaybından da aşağılık olarak; davasızlaştırıyor.
Kavimler, şehirler, yöreler ve bölgelerin sosyo-kültürel değerlerine ve ekonomilerine göre değişiklik gösteren bu maddelerden her bahsedildiğinde ise aklımıza "şeytan batı" geliyor.
İlk satırda yaptığım gibi; kapitalizmin yarattığı (markalaşma, hızlı yaşam, mekanlar hiyerarşisi vb.) bazı kavramlara saldırıyoruz mesele "dava" olduğunda.
Amenna...
Ancak biraz da farklı bir pencereye yönelmemiz gerekiyor. Batıdan mahallemize gelen ve yeni yüzyıl icadı "karanlığa" sırtımızı dönüp, doğunun gelenekçi ruhunda yatan, asıl şuur kaybı yaşamamıza sebep olan kavramlara inmemiz gerekmiyor mu?
Biat kültürünün ne derece akılları hançerlediği çok aşikar değil mi?
Entelektüellerin günümüzde medyaya ve medyanın toplumu yönlendirmesine yönelik tüm eleştirilerin temelinde aslında biat kültürü yatıyor. Ve biz, burnumuzun ucunda yüzyıllardır yatmakta olan bu hain; aşağılık kültüre kimi doğaüstü korkularımızdan dolayı eleştiri dahi getiremiyoruz.
Batıya yaşatılan şuur kaybının tüm değerlerini; popülist dünyanın müzik ve sinema alemiyle doğuyu dejenere etmek istediğinden; normlarımızı değiştirerek genlerimizle oynadıklarından bahsetmiyor muyuz?
Ya da 1. Cumhuriyet'in yaptığı bilumum inkılapları, dayattığı eğitim sistemini "bir halkın şuurunu, tarihini yok etti" diye eleştirmiyor muyuz?
Buyrun o zaman...
Medyayı, popülizmi, inkılapları ve justin bieber'ı eleştirirken, tüm o doğaüstü korkularımızı yenerek kendi gelenekçiliğimizde yatan ve bizi düşünmekten, çalışmaktan, seçim yapmaktan alıkoyan o korkak; biat aşığı aşağılık değerlerimize de yüklenelim.
Buyrun, size ispatı farazi bir iddia: Anadolu; keramet hayranlığından kurtulmadıkça; ve "dua"nın aslında ne olduğunu kavrayamadıkça, ortadoğuya demokrasi gelmeyecektir.
Anadolu; hocalarını biat edilen peygamberimsi şahıslar olarak görmektense; "tavsiye veren" olarak görmedikçe; ve hocalar anlatmaktan öte müridlerini okumaya, bilmeye ve tartışmaya teşvik etmediği sürece, Filistin özgürlüğüne kavuşmayacaktır.
Nasıl ki Batı marka merakını yenemeden asr-ı saadet yolunun asfaltları dökülmeyecekse...
Nasıl ki akıl ve vicdanın tenceresi salt medya olmaktan çıkmadan; "üstümüze oynanan oyunlar" bundan sonra da bal gibi oynanacaksa...
Doğu da fikri ve zikri olarak ayağa kalkmadığı, kendini biraz daha materyal müslüman yapamadığı ve hatta "materyal" kelimesinden korkmadığı sürece, hiçbir şey olmayacaktır, değişmeyecektir.

Hiç yorum yok: